Adil yargılanma hakkı kapsamında bir inceleme yapılabilmesi için yargılamanın “medeni hak ve yükümlülükler” ya da “suç isnadı” ile ilgili olması gerekir. Bu kavramlar, bireysel başvuru kapsamında “özerk” olarak yorumlanır. Bir hakkın, bireysel başvuru kapsamında adil yargılanma hakkı açısından incelenebilmesi için “medeni” hak niteliğinde olup olmadığı, ulusal hukuktaki sınıflandırmasına göre değil, hakkın içeriği ve etkileri dikkate alınarak belirlenir.
Bir başvuruda, adil yargılanma hakkının medeni hak ve yükümlülükler yönü bakımından inceleme yapılabilmesi, “iç hukukta tanınmış” ve “en azından ileri sürülebilir nitelikte” bir hak üzerinde uyuşmazlık bulunmasına bağlıdır.
Adil yargılanma hakkı kapsamında “Suç isnadı” kavramı, “yargılamanın iç hukuktaki sınıflandırması”, “yargılamanın niteliği”, “muhtemel cezanın derecesi ve ağırlığı” olmak üzere üç kriter dikkate alınarak yorumlanmalıdır.
Adil yargılanma hakkı ile sonuçtan çok yargılama süreci değerlendirilir. Dolayısıyla adil yargılanma hakkı kapsamında içerik olarak adil bir karar verilip verilmediği değil, adil bir karar verilebilmesi için gerekli koşulların sağlanıp sağlanmadığı tartışılır. Bununla birlikte AİHM’e göre derece mahkemeleri önyargısız olarak taraflarca sunulan görüşler, iddialar ve delilleri iyi incelemek yükümlülüğü altındadır. Açıkça hatalı bir karara varmak, başvurucunun hakkaniyete uygun yargılanma güvencesini ihlal edebilir.
Adil yargılanma hakkı yargılamanın bütün aşamalarında geçerlidir. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvenceler istinaf ve temyiz aşamalarında da geçerlidir. Ayrıca bireysel başvuru değerlendirmelerinde yargılama süreci bir bütün olarak ele alınmaktadır.
Adil yargılanma hakkının Anayasa maddesi
Adil yargılanma hakkı esas olarak Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenmiştir. Anayasa’nın 36. maddesi şöyledir: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”
Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkı mahkemeye başvurma hakkı, gerekçeli karar hakkı, kendi aleyhine delil sunmama hakkı, duruşmada hazır bulunma hakkı, masumiyet karinesi, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı gibi bazı hak ve ilkeler çerçevesinde incelenir.
Adil yargılanma hakkı ve ilkelerin bir kısmı açıkça Anayasa’nın başka maddelerinde de düzenlenmiştir. Örneğin Anayasa’nın 38/2 fıkrasında suçluluğu “hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” şeklinde ifade edilen masumiyet karinesi 36. maddenin dışında düzenlenmiştir. Ayrıca adil yargılanma hakkı ile ilgili mahkemelerin bağımsızlığı Anayasa’nın 138. maddesinde, hakim tarafsızlığı ve bağımsızlığına ilişkin hükümler 139., 141/2-4 fıkralarında yer almıştır.
AYM kural olarak adil yargılanma hakkını AİHS’nin 6. maddesi kapsamında yorumlamaktadır. Ancak, salt vergisel uyuşmazlıklar bakımından AYM, AİHM’den farklı bir yaklaşım benimsemiştir. AİHM, vergi aslı bakımından ortaya çıkan uyuşmazlıkları adil yargılanma hakkı dışında değerlendirirken AYM bu tür uyuşmazlıkları mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirmektedir.
Adil yargılanma hakkı hangi Anayasal ilkenin sonucudur?
Adil yargılanma hakkı yargılamanın adil olmasını gerektiren Anayasal ilkenin sonucudur. Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkı birtakım alt ilkeleri de içermektedir. Adil yargılanma hakkı ile ilişkili bu ilkeler; mahkemeye başvurma hakkı, gerekçeli karar hakkı, kendi aleyhine delil sunmama hakkı, duruşmada hazır bulunma hakkı, masumiyet karinesi, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı şeklinde sıralanabilir.
Adil yargılanma hakkı ve AİHS
Adil yargılanma hakkı, AİHS’nin 6. maddesinde düzenlenmiştir. AİHS’nin 6/1 fıkrasına göre “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan … bir mahkeme tarafından… görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
AİHS’nin 6/1 fıkrasında adil yargılama hakkı ile ilgili genel ilke belirlenmiştir. AİHS’nin 6/1 fıkrasına göre yargılamanın;
- Kanunla kurulan bağımsız ve tarafsız mahkeme önünde,
- Makul sürede,
- Açık/aleni ve
- Hakkaniyete uygun olarak yapılması gerekir.
Adil yargılanma hakkına ilişkin maddenin yorumunda; mahkemeye başvurma hakkı, silahların eşitliği, çelişmeli yargılama, gerekçeli karar hakkı, delillere ilişkin ilkeler, hukuki kesinlik ilkesi, susma ve kendini suçlamama hakkı, duruşmada hazır bulunma ve etkili katılım haklarından yararlanılır.
AİHS’nin 6/2 fıkrasında masumiyet karinesi, üçüncü fıkrasında suç şüphesi altındaki kişinin haklarına yer verilmiştir. Üçüncü yer alan haklar şunlardır:
- Suçlamanın niteliği ve nedenleri hakkında bilgilendirilme hakkı,
- Gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı,
- Bizzat savunma ve müdafi yardımından yararlanma hakkı,
- İddia tanıklarını sorguya çekmek/ çektirmek ve savunma tanıklarını aynı şartlar altında dinletme hakkı,
- Ücretsiz tercüman hakkı.
AİHS’nin 6/2-3 fıkralarında adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan haklar, şüphelinin asgari haklarıdır. Dolayısıyla, suç şüphesi altındaki kişinin hakları sadece maddede sayılan haklarla sınırlı değildir.
Adil yargılanma hakkının unsurları
Adil yargılanma hakkının unsurları şöyle sıralanabilir:
- Mahkeme hakkı/Mahkemeye erişim hakkı,
- Yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkı,
- Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı,
- Makul sürede yargılanma hakkı,
- Aleni yargılanma ilkesi,
- Asgari şüpheli/sanık hakları
- Masumiyet karinesi
Adil yargılanma hakkı ve AİHM
AİHM’e göre adil yargılanma hakkı demokratik bir toplumda öyle önemli bir yer tutar ki, bunun dar yorumlanması meşru görülemez. Diğer temel hak ve özgürlüklerden farklı olarak adil yargılanma hakkı, kişilere, hakkın kapsamına giren uyuşmazlıklara ilişkin yargılamalar yönünden “usuli güvenceler” sağlar. Adil yargılanma hakkı kapsamında, yargılamanın adil olup olmadığı, onun “bütünü” dikkate alınarak değerlendirilir.
Ulusal mahkemelerin hukuk kurallarına ve maddi vakıalara ilişkin hataları, temel hak ve özgürlüklerden birine müdahale teşkil etmedikçe bireysel başvuru ve adil yargılanma hakkı kapsamında incelenemez.
Ulusal mahkemeler, delilleri değerlendirme, maddi vakıaları kurgulama ve hukuk kurallarını yorumlama yönünden en iyi durumdadır. Bu nedenle, bireysel başvuru kapsamında, anılan mahkemelerin kararlarına, bunlar “keyfi” veya “açıkça mantıksız” olmadıkça ve bir bütün hâlinde yargılamanın adilliğini (adil yargılanma hakkı) etkilemedikçe bu hak kapsamında müdahale edilemez. Bireysel başvuru kapsamındaki hakların soyut ve teorik olarak değil, “uygulanabilir” ve “etkili” şekilde korunması gerekir. Bu ilke, demokratik bir toplumdaki önemli yeri dikkate alındığında bu hak yönünden özellikle geçerlidir.
Adil yargılanma hakkı bireysel başvuru
Adil yargılanma hakkı, demokratik toplumların temel taşlarından biridir ve bireylerin yargı sürecinde adil ve eşit muamele görmesini garanti altına alır. Bu hak, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarının korunmasına yönelik evrensel bir ilkedir ve yargı süreçlerinin şeffaflığı, tarafsızlığı ve erişilebilirliği ile yakından ilişkilidir.
Bireysel başvuruda, adil yargılanma hakkının temel unsurlarına odaklanılır. Bunlar, AİHS ve AİHM kararları ışığında şekillenmiş ve zamanla yargısal normlar haline gelmiş olan mahkeme hakkı, masumiyet karinesi, adil yargılama süresi, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma, ve gerekçeli karar verme ilkelerini içerir.
Özellikle Anayasa’nın 36. maddesine göre, her bireyin yargı mercileri önünde eşit temsiliyat hakkı bulunmaktadır. Ancak, adil yargılanma hakkının pratikteki uygulaması, yargılama sürecindeki her aşamayı kapsar. Bu, bir bireyin yargı sürecine aktif olarak katılma hakkından, aleyhine kullanılan delilleri bilmeme ve bunlara itiraz etme hakkına, kendi lehine deliller sunabilme hakkına kadar geniş bir yelpazeyi içerir.
Ayrıca, AİHS’nin 6. maddesi ve diğer uluslararası hukuk belgeleri, adil yargılanma hakkının bir diğer önemli unsurunu da ortaya koyar: mahkemeye erişim hakkı. Bu, bireylerin mahkemelerde hakkını arayabilmesi için yasal engellerin ve aşırı mali yükümlülüklerin olmaması gerektiği anlamına gelir. Ancak, bu hak bazı meşru sınırlamalarla kısıtlanabilir. Bu sınırlamalar, toplumun genel çıkarları, kamu düzeninin korunması veya diğer bireylerin haklarının ve özgürlüklerinin korunması ile ilgili olabilir. Yine de, bu tür sınırlamaların hakkın özünü bozmadan, belirli ve orantılı olması, ve meşru bir amaca hizmet etmesi gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin uygulamalarında da görüldüğü üzere, mahkeme hakkının kullanımının kısıtlanması ancak çok özel ve haklı sebeplerle mümkündür. Bu bağlamda, kısıtlamaların keyfi olmaması, mahkeme süreçlerinin adil ve tarafsız işlemesini garantileyen düzenlemelerin ve yasaların uygulanmasını sağlamak adına kritik öneme sahiptir.