Aile Hukuku

Eşlerin evlilik birliğine son verme amacıyla fer’ileri ile birlikte her türlü konuda uzlaşarak boşanma davası açabilirler. Bu tür boşanma davalarına anlaşmalı boşanma davası denilmektedir.

Eşler her türlü konuda uzlaşma sağlamış olsalarda evlilik birliği ile aslında farkında olmakdıkları ya da boşanmanın verdiği stres nedeniyle düşenmedikleri fer’i konular olabilmektedir. Alanında uzman avukattan destek almayan eşlerin daha sonradan hukuki uyuşmazlık yaşadığı ya da çeşitli hak kayıplarına uğradıkları fiiliyatta görülmektedir.

Belirtilen nedenlerle her hususunda alanında uzman olan avukatın eşliğinde konuşularak protokol akdedilmesi ve anlaşmalı boşanmanın gerçekleştirilmesi daha sonra oluşabilecek hak kayıpları ve hukuki uyuşmazlıkların önüne geçilerek hayatınızda herhangi bir engel teşkil etmeden boşanmanız gerçekleştirilecektir.

Ancak evlilik birliğinin sona ermesi sadece eşlerin medeni durumunda oluşacak bir değişiklik değildir. Evlilik birliğinin sona ermesi durumunda, eşlerin evlilik birliği içerisinde edinmiş oldukları mal varlıklarının tespiti ve paylaşımı, çocuklarının reşit olmaması durumunda velayeti, ekonomik durumlarının eşit olmaması nedeniyle nafaka, bir eşin boşanmak istemesi diğer eşin istememesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddesinde sayılan boşanma sebeplerinden birinin gerçekleşmesi nedeniyle eşlerden birinin ayrılmak istemesi, evlilik birliği içerisinde yaşanan psikolojik saldırı, bir eşin diğer eşe uyguladığı şiddet vb. durumların gerçekleşmesi durumunda hukuki uyuşmazlıkların çözülmesi için mutlaka alanında uzman bir avukat tarafından profesyonel destek almanız gerekmektedir. 

Fatih Tüfekçioğlu Hukuk bürosu olarak alanında uzman profesyonel ekibimiz tarafından özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması hususları dikkate alınarak anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davaları için hukuki danışmanlık ve dava takibi hizmetleri sunmaktayız. Merak ettiğiniz hususları uzman ekibimiz ile görüşebilir, detaylı bilgi edinebilirsiniz.

Mal Rejimi Davaları

Mal rejimi davaları, evlilik birliği içerisinde edinilen malların eşlerin tabii olduğu mal rejimine göre tasfiye edilmesi yani malların eşler arasında dağıtılması anlamına gelmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 202. maddesi gereği eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin asıl olduğu ancak uygulamada farklı mal rejimini sözleşme yolu ile seçen çiftlerin de olduğu görülmektedir. 

Mal rejiminin tasfiyesine yönelik davalarda öncelikle eşlerin tabii olduğu mal rejimi türünün tespit edilmesi akabinde açılacak davanın belirlenmesi gerekmektedir. Eşler arasında mal rejimi sözleşmesi var ise sözleşmede belirtilen mal rejimi uygulanır. Şayet belirlenmemiş ise T.M.K. 202 gereği edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır.

Mal rejiminin tasfiyesi davasının açılması için öncelikle mal rejiminin son bulması gerekmektedir. Ancak mal rejiminin son bulması sadece boşanma ile gerçekleşmemektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 225. maddesinde mal rejiminin sona erme halleri belirtilmiştir. Buna göre eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulü ve mahkeme kararı ile evliliğinin iptali veya boşanma kararının verildiği karar tarihinden itibaren mal rejimi son bulmuştur.

Olağanüstü Mal Rejimine Geçiş Davası

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun eşlere vermiş olduğu haklardan biri de eşlerin birlikte tabii olduğu mal rejimini değiştirebilmeledir. Ancak bu değişim bazı durumlarda birlikte hareket etmeden de gerçekleşebilmektedir.

Kanunumuzda olağanüstü mal rejimi olarak adlandırılan bu durum eşlerin edinilmiş mallara katılma, paylaşmalı mal ayrılığı ve mal ortaklığı rejimine tabii olmaları halinde belirli durumlarda eşlerden herhangi birinin yerleşim yerindeki aile mahkemesi kararınca “mal ayrılığı” kararı verilebilmektedir. Buradaki önemli husus tek bir eşin hareketi ile may ayrılığının talep edilebilmesidir.

Katkı Payı Davası 

Evlilik birliği içerisinde iki eşin de katkıda bulunup 01.01.2002 tarihinden önce edinilen, iyileştirilen veya korunan mal varlığı bazı durumlarda tek bir eş adına tescil ettirilebiliniyor. Bu durumda adına tescil yapılmamış olan eş, diğer eşe yönelik katkı miktarınca kişisel hak olarak para alacağı için dava açabilir.

Katkı payı davasında ayni hak talebinde bulunulamaz. Görevli mahkeme aile mahkemesi olup, eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili mahkemedir. Yargıtay kararları dikkate alındığında dava açma süresinin 10 yıllık zamanaşımına tabii olduğu görülür.

Değer Artış Payı Davası

Katkı payı davası gibi davacı, malın edinilmesi, iyileştirilmesi veya korunmasında katkısı olduğunu ve bu katkıya dayalı olarak para alacağı için dava açmaktadır. Bu yönü ile katkı payı davası ile benzerlik gösterdiğinden fiiliyatta karışıklığa sebebiyet vermektedir. Ancak değer artış payı davası 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen mala ilişkin olup, alacağın hesaplanmasında da farklılıklar bulunmaktadır. Yetkili ve görevli mahkeme T.M.K. madde 214’te belirtilmiştir.

Artık Değere Katılma Alacağı Davası

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 231. maddesinde

“…eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır.” şeklinde artık değer açıklanmıştır.

Kanuna göre eşlerden her birinin edinilmiş mallarının toplam değerinden borçların çıkarılması ile artık değer tespit edilmektedir. Mal rejimi sona erdiğinden eşlerden her biri ya da mirasçıları, edinilen mala katkıda bulunduğunun ispatına gerek olmaksızın artık değerin ispatlanmasını talep edebilir.

Her eş veya mirasçıları tespit edilen artık değerin yarısını talep etme hakkına haizdir. Yetkili ve görevli mahkeme T.M.K. madde 214’te belirtilmiştir. Artık değere katılma davası ancak para olarak talep edilebilse de davalı tarafından ayni ödeme de gerçekleştirilebilir. Yargıtay kararları dikkate alındığında boşanma kararının verildiği tarihten itibaren 1 sene içerisinde dava açılmalıdır.

Nafaka Davaları

Boşanma davasından önce, derdest bir boşanma davasında veya kesinleşen boşanma davasından sonra maddi olarak sıkıntıya düşen veya düşecek olan tarafa, diğer tarafça mahkeme tarafından ödenmesine karar verilen paraya nafaka denilmektedir. Nafaka, boşanma davasından önce, derdest bir boşanma davasında ve kesinleşen bir boşanma davasından sonra ayrıca nafaka davası da açılabilmektedir. 

Talep edilebilecek dört nafaka çeşidi vardır. Bunlar

  • Tedbir Nafakası: Evlilik birliği devam ederken, ayrı yaşamaya başlayan eşlerden birinin ekonomik gücü yüksek olan tarafın düşük olan tarafa ödediği nafakadır. Nafaka miktarı tarafların maddi gücüne, yaşam standartlarına dikkat edilerek mahkeme tarafından hükmedilir. 
  • İştirak Nafakası: Ergin olmayan çocuğun yetiştirilmesi, sağlık, barınma, eğitim vb. giderlerinin karşılanması için velayeti kendisine verilmeyen eşin mali gücü oranında katılmasını sağlamaktadır.
  • Yoksulluk Nafakası: Taraflardan birinin evlilik birliğinin sona ermesinde daha ağır kusuru bulunmaması şartı ile ekonomik durumunun Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararında belirtilen yoksulluk seviyesinde olması halinde diğer taraftan talep edebileceği nafaka türüdür. 
  • Yardım Nafakası: Belirli bir kan hısımlığı bulunan kişilerin, yardımda bulunmadığı zaman yoksulluğa düşecek olan altsoy ve üstsoyuna yardım etmesi gerektiği hukuk düzenimizce kabul edilmiş olup, yardımda bulunulmadığı zaman yoksulluğa düşen kişi tarafından talep edilebilecek nafaka türüdür.

Velayet Davaları

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda 339 ve 347. maddeler arasında velayetin kapsamı düzenlenmiş ve çocuğun bakım, eğitim, öğretim ve korunması ile temsil görevlerinin tamamı olduğu belirtilmiştir. Ancak velayetin, velayet altındaki çocuğun kişiliğini, mallarını ödevlerini, yetkilerini ve yükümlülüklerini de kapsadığını belirtmekte fayda var.

Kanun, ergin olmayan çocuğun, ana ve babanın velayetinde olduğunu belirtir. Ancak hukuken bazı durumlarda mahkeme tarafından velayetin tek bir eşe veya vasiye atandığı görülmektedir. Hakim, çocuğun üstün yararını gözeterek velayetin kimde olacağını takdir eder. Bu durumda çeşitli velayet davalarını doğurur.

Boşanma Davasında Velayet Kararı

Boşanma davalarında çocuğun durumu en önemli hususturHer şeyden önce çocuğun yararı dikkate alınmalı, küçük için en doğru şekilde velayet kararı verilmesi gerektiğinden, çocuğun yaşı, tarafların çocuğa yönelik geçmiş davranışları ve yaklaşımları, tarafların çocuk bakımı için uygun özelliklere sahip olması, çocuğun sevdiği ve alıştığı ortamın korunması, varsa kardeşinden ayrılmaması, iyi bir aile ortamının sağlanması, çocuğun her iki tarafla da ilişki kurabilmesi ve çocuğun görüşü gibi çeşitli incelemeler ile velayetin kime ait olacağı çocuğun üstün yararı gözetilerek mahkeme tarafından karara bağlanır.

Temel olan husus çocuğun ileriye dönük yararlarıdır. Velayete ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olduğu için re’sen araştırma ilkeleri gereği hakim re’sen inceleme yapabilir.

Velayetin Değiştirilmesi Davası

Hakim çocuğun üstün yararını gözeterek velayet hakkını bir eşe vermiş olabilir. Çocuğun velayetini alan taraf, velayetin getirdiği sorumluluk ve yükümlülükleri yerine getirmelidir.

Mahkeme tarafından belirlenen görüş zamanlarında çocuğu diğer tarafla görüştürmesi, iyi aile ortamının sağlanması, çocuğun kişiliğinin, mallarının korunması, ödevlerinin yerine getirilmesi gibi çeşitli sorumluluklarını yerine getirmelidir. Ancak hayatın olağan akışında yaşanabilecek çeşitli durumlar nedeniyle çocuğun yararının tekrar gözetilmesi gerekebilir. 

Velayeti alan tarafın sorumluluklarını yerine getirmemesi, diğer tarafın hayat standartlarının değişmesi nedeniyle çocuğun ileriye dönük olarak hayatının pozitif yönde seyretmesine olanak sağlaması vb. durumlar nedeniyle velayetin değiştirilmesi davası açılarak, çocuğun velayetinin kime verileceği hususunun mahkeme tarafından incelenmesi talep edilebilir. Bu durumda mahkeme çocuğun üstün yararını gözeterek, ileri dönük yararlarını değerlendirecek ve tekrar velayet kararı verecektir.

Velayetin Kaldırılması Davası

Bazı durumlarda mahkeme tarafından çocuğun mefaatine ilişkin alınan önlemler sonuç vermeyebilir veya mahkeme tarafından, alınacak önlemlerin sonuç vermeyeceği öngörülebilir.  Bu durumda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 348. maddesinde sayılı aşağıda belirtilen şartların varlığı halinde velayetin kaldırılmasına hükmedilebilir.

  • Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi.
  • Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması.

Kanun yukarıda belirtilen şartları saymış ve velayetin ana ve babanın her ikisinden de kaldırılması durumunda çocuğa bir vasi ataması yapılacağı belirtilmiştir. Velayetin ana ve babadan kaldırılması demek çocuğun eğitim, bakım vb. giderlerinin ana ve baba tarafından karşılanmayacağı anlamına gelmemektedir.

Ana ve baba giderlere katılmaya devam etmek zorundadır. Velayetin kaldırılmasına ilişkin şartların kalkması durumunda hakim re’sen ya da ana veya babanın başvurusu üzerine velayeti geri verebilir.

Ayrıca, velayetin kaldırılmasına ilişkin kararda mahkeme tarafından aksine bir karar verilmedikçe ana ve babanın tüm çocuklarını kapsar. Bu durumda mahkeme kararı ailenin diğer çocuklarına ve yeni doğacak çocukları için de geçerli olacaktır.

Ayrıca Bakınız: 

https://www.unicef.org/turkey/%C3%A7ocuk-haklar%C4%B1na-dair-s%C3%B6zle%C5%9Fme

Evlat Edinme

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 305-320. maddeleri arasında evlat edinme hükümleri düzenlenmiştir. Hükümlerde evlat edinmenin şartları, şekil ve usulü açıklanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nde evlat edinme, Aile, Çalışma ve Sosyal Bakanlığı’na bağlı kuruluşlar veya çocuğun biyolojik ailesinden veya vasisinden olmak üzere iki yol izlenerek gerçekleştirilir.

Çocuğun biyolojik ailesinden veya vasisinden evlat edinilecek ise doğrudan aile mahkemesinde dava açılmalıdır. Ancak her şekilde resmi prosedürler izleneceğinden ve şartların sağlanması gerekeceğinden işlem süresi 1 yılı aşmaktadır. 

Evlat Edinmenin Şartları

  • Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları veya her ikisinin de otuz yaşını doldurmuş bulunmaları,  
  • Evlat edinecek kişi veya eşlerin, evlat edinilenden en az 18 (on sekiz) yaş büyük olması,
  • Çocuğun, evlat edinen tarafından en az bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olması,
  • Evlat edinmenin her halde çocuğun yararına bulunma 
  • Ayırt etme gücüne sahip olan çocuğun rızasının alınması, 
  • Çocuğun ana ve babasının rızasının bulunması, (4721 sayılı T.M.K. 311 ve 312. maddelerinde yer alan hükümler hariç)
  • Çocuğun vesayet altında olması halinde vesayet dairelerinin izninin alınmış olması,
  • Evlat edinenin en az ilkokul mezunu olması şeklinde özellikler aranır.

Ülkelerarası Evlat Edinmek Mümkün Mü ?

14.01.2004 tarihinde kabul edilerek 01.09.2004 yılında yürürlüğe giren Çocukların Korunması ve Ülkelerarası Evlat Edinme Konusunda İşbirliğine Dair Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun gereği ülkelerarası evlat edinmek mümkündür. Mevzuat gereği oldukça detaylı olan bu alan için detaylı bilgiye İletişim adresine yapacağınız başvuru sonucu alabilirsiniz.

Mal Varlığı Sözleşmeleri

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda mal rejimleri sayılmıştır. Eşler kanunda belirtilen mal rejimlerinden birini seçmekte ve mal varlığına ilişkin sözleşme akdetme serbestisine sahiptirler. Mal rejimi seçiminde bulunmayan veya sözleşme akdetmeyen eşler edinilmiş mallara katılma rejimine tabii olurlar.

Mal rejimi seçimi evliliğin başında önem arz etmiyor gibi dursa da eşler evliliklerine son vermek istedikleri zaman oldukça önemli hale gelmektedir. Bu nedenle alanında uzman avukat ile görüşme gerçekleştirmeniz ve bilgi edinmeniz sizin için oldukça fayda sağlayacaktır. 

Nişanlanmanın Sona Ermesi Nedeniyle Hukuki Uyuşmazlıklar

Nişanlılık, Türk Medeni Kanununda düzenlenmiş olup, evlenme vaadi sonucu gerçekleştiği belirtilmiştir. Tarafların evlilik vaadi ile ilişkilerini devam ettirdiklerini sırada çeşitli sebeplerden bu vaatten dönüldüğü görülmektedir. Nişanın bozulması T.M.K.’nın 129 maddesinde belirtilmiş olup sonuçları sayılmıştır. Nişanlılığın sona ermesinden itibaren 1 (bir) yıllık zamanaşımı süresi başlamaktadır. Görevli mahkeme aile mahkemeleri olup, H.M.K  madde 6 gereği genel yetkili mahkemeler yetkilidir. Bu nedenle davalının yerleşim yerinde dava açılmalıdır.

Maddi Tazminat

Nişanlılardan biri haklı bir sebebe dayanmadan nişanı bozar veya bir tarafa yükletilebilen bir sebep nedeniyle nişan bozulursa; kusuru olmayan taraf evlenme amacıyla yaptığı harcamaları, katlandığı maddî fedakârlılar nişan giderleri nedeniyle tazminat talep edebilir.

Tazminat talebini sadece nişanlanan taraf değil nişan giderlerine katılan ana, baba veya 3. kişilerde talep edebilir. 

Manevî Tazminat

Nişanın bozulması durumunda, kişilik hakkında saldırıya maruz kalan ve psikoloji açıdan mağdur olan taraf, diğer taraftan manevî tazminat talebinde bulunarak para ödenmesini isteyebilir.

Hediyelerin Geri Verilmesi

Nişanlılık sürecinde tarafların birbirlerine, anneleri, babaları ya da yakınları tarafından hediyeler alınabilmektedir. Nişanlılığın evlilik dışındaki bir sebeple sona ermesi durumunda, nişanlılara verilen alışılmışın dışındaki hediyeler geri istenebilir. Hediyeler aynen iade edilememesi durumunda sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.

Tanıma ve Tenfiz

Yabancı ülke mahkemelerinde verilen kararlar, kendiliğinden Türkiye’de geçerlilik kazanmaz. Kararların Türkiye’de kesin karar, kesin delil ve icra edilebilir olabilmesi için Türk Mahkemelerinde tanıma – tenfiz davaları açılmalıdır. Bu husus ülkenin egemenliği ve yargı bağımsızlığının sonuçlarındandır.

Tanıma davası, yabancı bir mahkeme kararının Türkiye’de hukuken kesin karar ve kesin delil mahiyetinde kabul edilmesi için Türk Mahkemelerinde açılan bir davadır. Tenfiz davası ise yine yabancı bir mahkeme kararının Türkiye’de hukuken cebri icra kabiliyetinin kazandıran bir davadır. Tanıma ile tenfizin temel ayrımı icra edilebilirlik hususundadır.

Yabancı Mahkemede Verilen Boşanma Kararının Türkiye’de Etkisi

Yabancı bir mahkemede verilen boşanma kararı, Türkiye’de de geçerli olabilmesi için tanıma davası açılarak boşanma kararının Türkiye’de de kesin hüküm oluşturması sağlanmalıdır. Aksi takdirde Türkiye’de medeni durumunuz evli olarak gözükecektir.

Yabancı Mahkeme’nin Verdiği Nafaka Kararının Türkiye’de Etkisi

Yabancı bir mahkemede verilen nafaka kararının Türkiye’de icra edilebilir olması için tenfizi talep edilmelidir. Türk Mahkemeleri tarafından verilecek tenfiz kararı ile nafaka kararı icra edilebilir ve cebren nafaka talebinde bulunulabilir. Aksi takdirde Türkiye tarafından yabancı mahkemenin vermiş olduğu kararın geçerliliği yoktur.

Ancak belirtmek gerekir ki tanıma ve tenfiz çeşitli şartlara bağlanmıştır. Bu nedenle alanında uzman avukat tarafından bu şartların varlığı kontrol edilmelidir. Şartların varlığı halinde açılacak davada Türk Mahkemelerinin inceleme yetkisi ancak şartların varlığı çerçevesindedir. Mahkeme şartların varlığını inceleme konusu yapar ve varlığının tespiti halinde tanıma ve tenfiz kararı verir. Türk Mahkemeleri, yabancı mahkemenin vermiş olduğu karara ilişkin esas inceleme yapamaz.